8 Eylül 2014 Pazartesi

Yağmur üstüme üstüme varsın yağsın küçük hanım.

Yaz çok sıcak geçince yağmur öyle güzel geliyor ki..

1969 yazı olmalı. İlkokula başlamadan hemen öncesi. Şimdi Bartın il sınırları içinde kalan İnkum' da Hacettepe kampındayız. Ne maceralı yazdı o yaz...

Önce kampın aşçısının oğlu boğuldu. Rahmetli Selçuk ağabey denizden çıkardı. Onca doktorun olduğu yerde kısa sürede ve doğru müdahale ile canlandırıldı ve koşturuldu hastaneye. İki gün sonra kampa dönmüştü sağ salim ama çok korkmuştuk hepimiz. Tedbirli babamın neden sırtımdan can yeleğimi hiç çıkarttırmadığını anlamıştım böylece lakin, sahilde kumdan kale yaparken bir kova su almak için ayak bileklerime kadar girdiğim suyun bir anda nasıl boyumu geçtiğini de hiç unutamam. Can havliyle yüzmeyi öğrenmek neymiş onu da anladım böylece.

Kampın arkası ormandı, motel kısmıyla orman arası da taş çatlasın 2 metre genişlikte bir toprak parçası ve kupkuru. Ormana dalışlarım, çiçek, sarmaşık ne bulduysam oraya dikişim ve hergün sulayıp bakışım. 15 gün sonra bir küçücük çocuğun yüzüne bakılmayan bir yeri nasıl küçücük bir bahçeye çevirdiğine kocaman amca teyzelerin hayret edişleri ve gurur... Ama hiçbir iyilik cezasız kalmaz. Bir böğürtlen dikeninin popoma batışı ve iltihaplanması, annem ve babamın evde olmadığı bir gece ablamın durumu farkedip o dikeni ev koşullarında çıkarması...

O yazın en güzel anılarından biriydi Eflatun amca ve eşinin veda gecesinde "caz" eşliğinde söyledikleri şarkı. Eflatun amca beni doğduğum andan beri tanırdı. Evet :) ebemdi o benim. Karşınızda Zeki Müren' in sesinden eşiyle birbirlerine söyledikleri aşk şarkısı.. Nurlarda yatsınlar.




3 yorum:

  1. Anılarımız olmasa.... geçmişimiz ne kadar anlamsız olurdu değil mi :)

    YanıtlaSil
  2. Hayat galiba anılardan olulan bir şey...

    YanıtlaSil
  3. Yaşa Çiğdem, yazalım böyle karşılıklı, şu tatsız dünyada güzel olan bir anılarımız kaldı...

    YanıtlaSil